‘’Özgürlüğün de Eşitliğin de Adaletin de Kaynağı Ulusal Egemenliktir’’.
Günümüz ticari ve şahsi ilişkilerinde şahıslar ve şirketler arasında birçok borç ve alacak ilişkisi kurulmaktadır. Ancak birçok alacaklının da alacaklarını tahsil edemediğine sıkça şahit olmaktayız.
İşte tam da bu noktada devlet alacaklıların alacaklarını tahsil etme konusunda kendilerine yardımcı oluyor.
Borçludan alacağını tahsil edemeyen alacaklılar devlet eliyle bu alacağın tahsili için icra müdürlüklerine başvurmaktadırlar. Bu başvuru neticesinde başlatılan icra takibi ile alacaklar tahsil edilmektedir.
Alacaklı alacağını tahsili için yetkili icra müdürlüğüne takip talebi ile başvuruda bulunur. İcra müdürlüğü takip talebine binaen ödeme emri düzenler ve borçluya tebliğ edilir. Kanunda belirlenen sürelerin dolması ve yasal olarak yapılması gereken prosedürlerin tamamlanması ile icra takibi kesinleşir ve alacaklı alacağını tahsil etmeye başlar. İcra takibinin kesinleşmesi ile birlikte örneğin haciz yollarına başvurarak ya da borçlunun borcunu ödemesi yolları ile alacaklı alacağına kavuşmuş olur.
İlgili Link : İhtiyati Haciz Nedir
Ancak alacaklının icra dairesine başvurduğu tarih itibari ile asıl alacağa ek olarak birtakım kalemler de eklenecek ve tüm bunlar borçludan tahsil edilecektir.
Alacaklının alacağı bir senede ya da sözleşmeye dayanabilir, borç belirli bir vadeye dayanabilir. Alacaklı icra takibi başlatırken borcun vadesinin gelmiş olduğu tarihten itibaren icra takibi başlatılana kadar geçen sürede işleyen faizi de borçludan talep edebileceği gibi buna ek olarak icra takibi başlatılan tarihten itibaren de işleyecek faizleri talep edebilecektir.
İcra faiz oranları hem yıllık olarak değişebilecek olup hem de borçlu ile alacaklı arasındaki ilişkiye, senede ya da sözleşmeye bağlı olarak da değişkenlik gösterebilecektir.
Türk Ticaret Kanunu’nda ticari işlerde kanunun serbestçe belirlenebileceği açıkça düzenlenmiştir.
İcra takibine konu olan borç ticari bir ilişkiye dayanmıyor ise bu durumda yasal faiz uygulama bulacaktır.
Türk Ticaret Kanunu ile Türk Borçlar Kanununda sözleşmelere ve faiz oranlarına ilişkin birtakım düzenlemeler yapılmıştır. Ticari işlerde söz konusu borçlarda hangi oranlarda faiz uygulanacağı taraflar arasında sözleşme ile belirlenmemişse bu halde faiz oranı yıllık %9 olarak belirlenecektir. Bu faiz KANUNİ FAİZ olarak adlandırılmaktadır.
Bir kimsenin borcunu ödemekte temerrüde düşmesi halinde temerrüde düşen borçlu temerrüt faizi ödeyecektir. Temerrüt faizi taraflar arasında sözleşme ile belirlenebileceği gibi sözleşmede açıkça kararlaştırılmamış da olabilir. Şayet taraflar sözleşmede temerrüt faizinin hangi oranda uygulanacağı açıkça belirlenmiş ise icra takibinde bu faiz oranı uygulanacaktır. Ancak sözleşmede temerrüt faiz oranına ilişkin bir düzenleme bulunmamakta ise borçlu kanuni faiz oranında yani %9 oranında temerrüt faizi ödemekle yükümlü olacaktır.
29.06.2018 tarihinde Resmi Gazete’de “Reeskont İşlemlerinde Uygulanacak İskonto Faiz Oranlarının Tespitine İlişkin Tebliğ” yayınlanmıştır. Bu tebliğe göre ise avans işlemlerinde uygulanacak yıllık faiz oranları %19.5 olarak belirlenmiştir.
Bahsetmiş olduğumuz icra faiz oranları borcun Türk Lirası cinsinden olması durumunda söz konusu olacaktır. Şayet icra takibine konu olan borç yabancı para borcu ise bu faiz oranları geçerlilik arz etmeyecek olup sözleşmede faiz oranları belirlenmemiş ise o devlet bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanacaktır.